Sizinde çaldığınız bir müzik aleti var mı? Varsa siz de yazabiliirsiniz mesela ben :
-gitar,piano,melodika,fülüt vb. gibi aletleri çalabiliyorum.(çaldığınız aletleri adınız ve soyadınızla esenvez@gmail.com adresine gmailden yaollayabilirsiniz.)
21 Temmuz 2013 Pazar
14 Mayıs 2013 Salı
Müzikte Enstrümanlar (Resimleri ve İsimleri)
Piyano
Keman
Flüt
Çello
VİYOLONSEL
Kontrbas
Saksafon
Elektro gitar
Bas Gitar
Bağlama
Gitar
Trombon
Tuba
Korno
Trompet
Obua
Klarnet (küçük, büyük, alto, bas)
Büğlü
Timbal
Davul
Def / Tef
Kastanyet
1 Mayıs 2013 Çarşamba
12 Mart 2013 Salı
müzik (1)
Müzik en genel tanımı ile sesin biçim ve
anlamlı titreşimler kazanmış hâlidir. Başka bir deyiş ile de müzik,
sesin ve sessizliğin belirli bir zaman aralığında ifade edildiği sanatsal bir formdur. Biçim
ve titreşim içeren bir ses oluşumununmüzik olarak kabul görmesi için dinleyende
duygulara yönelik etkileşim yapması da beklenmektedir. Tarihsel dönem, bölge,
kültür ve kişisel beğenilere bağımlı olarak ele aldığında müzikteriminin
tanımı önemli farklılık gösterebilmektedir. Özellikle 20. yüzyılçağdaş Batı müziğinde ortaya çıkan çok farklı müzik akımları, ortak bir tanımı büyük ölçüde
zorlaştırmaktadır. Bunun ötesinde, gittikçe daha fazla insanın erişme olanağı
bulduğu farklı kültürlere ait yerel müzikler de bu tanımlama zorluğunu
arttırmaktadır.
Tüm bu sebeplerden dolayı, müziğin tek bir tanımla
açıklanması yerine farklı açılardan (sosyolojik,psikolojik, akustik, politik vb.) yapılan
birden fazla tanımla açıklanması yaygınlık kazanmıştır. Bir sosyoloğun müziğe
olan yaklaşımıyla, bir akustik fizikçinin yaklaşımı
arasında gerek tanım, gerekmetodolojik olarak büyük
farklılık vardır. Tüm bu yaklaşımlar müzikologlar ve müzik teorisyenleritarafından araştırılır
ve değerlendirilir.
Konu başlıkları
|
Temel olarak dört ana unsurdan oluşur: Diklik, bir
sesin ne kadar 'tiz' ya da 'pes' olduğunu ifade eder. Örneğin her nota ismi (Do, re, mi)
farklı bir dikliğe sahiptir. Aynı nota isimleri de
hangi oktavdabulunduklarına bağlı
olarak farklı diklikleri hangi edebilirler. Akustik olarak
birimi frekanstır.
Yoğunluk, bir sesin gürlüğünü ifade eder. Müzikte
nüans olarak da kullanılır (forte, piano, fortessimo vb). Akustik olarak birimi
desibeldir.
Süre, bir sesin ne kadar sürdüğünü ifade eder. Müzikte
ikinin katları biçiminde ifade edilir (birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik) ancak
nota değerlerinin yanlarına konan noktalar sürenin kendi değerinin yarısı kadar
daha uzamasını sağlar.
Tını, bir sesin rengini ifade eder. Örneğin aynı
oktavda aynı notayı aynı yoğunlukta ve aynı uzunlukta çalan bir kemanla bir
flüt arasındaki fark tını farkıdır. Dört özellik içinde en karmaşık olan
özellik budur. Akustik olarak tını, sesin doğuşkan (harmonik)
yapısına bağlı olarak değişir.
Müzik konusunda en büyük sıkıntı, müziğin bilimsel
yönleriyle yeteri kadar tanıtılamamasıdır. İnsanların günlük hayatta bile sürekli
iç içe oldukları bu olguya bilimsel yaklaşmak faydalı olabilir.
Müziğin tanımıyla ilgili şu görüşler vardır :
Kelimelerle anlatılamayan duygu ve düşüncelerin
seslerle anlatılması sanatıdır. Müzik; duygu, düşünce, izlenim ve
tasarımları ve başka gerçeklerin de katkısıyla belli durum, olgu ve olayları,
belli bir amaç ve yöntemle, belirli bir güzellik anlayışına göre birleştirerek,
biçimlendirilmiş seslerle işleyerek anlatan estetik bir bütündür. Herkesin
anlaya bildiği ve anlayabileceği yegane dildir.müzik dil ve ırk
farketmeksizin direk olarak duygulara hitap eden etki eden bir sanat dalıdır...
Eski Yunan Felsefesinde müziğin etkisi yoğun olarak
görülür. Nitekim; Musiki-musika-muzika-müzik kelimeleri
Yunanca kökenlidir. Yunan alfabesinde m-o-u-s-a harfleriyle
yazılan ve musa diye okunan peri anlamındaki kelimenin sonuna gelen –ike veya
–ika takısı, o kelimeye konuşulan dil anlamını kazandırır; Elenika (Yunanca),
Turkika (Türkçe), İtalika (İtalyanca) örneklerinde olduğu gibi. Musa’ya eklenen
–ike takısı, peri sözcüğüne de perilerin konuştuğu dil anlamını verir.( ta
musiké ) Mûsikiye daha sonraları toplumumuzda İslâmi terimle meleklerin dili
denilmiştir.(Elest bezmi’nin avazesi) Bu durum, müziğe eski çağlardan itibaren
batıda da doğuda da tanrısal özellikler atfedildiğini gösterir.
Müzik; hem bir sanat hem de bir bilimdir. Duygusal
olarak algılanışının yanı sıra akıl ile de kavranabilir. Bu özelliği ile
bireyin ve toplumun duyuş ve biliş açısından durumunu belirlediği gibi, gelişim
ve değişimini de sağlayan organik bir yapıdır. Sesin en güzel şekli müzik ile
dile gelir. Resim, renklerin birleşmesinden; şiir, kelimelerin kaynaşmasından
nasıl oluşuyorsa; müzik de seslerin, duygu, düşünce ve heyecanımızı anlatmak
üzere belli bir estetik anlayışına göre seçilip işlenmesinden oluşmaktadır.
Bireylerin eğitimsel sürecinde de müzik önemli yer
tutmakta, duyuşsal ve bilişsel yönden geliştirmektedir. Doğumdan itibaren
insanlar duyuş yeteneği kazanmakta, çevrede var olan sesleri belleğine
yerleştirmektedir. Müzik, özellikle ilköğretim döneminde çocuklara bilimsel
olarak kazandırılmalı ve duygu dünyalarına düzenli olarak yerleştirilmelidir.
Gelişme; organizmanın büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimiyle sürekli
olarak ilerleme kaydeden değişmesidir. Gelişme, ürün olarak ele alındığında
gelişim bu ürünün süreç yönü ile tanımlanabilir. Gelişim, organizmanın var
olmasından başlayarak bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal yönden belli
koşulları olan ve en son aşamasına ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden
değişimidir. Gelişme, olgunlaşma ve öğrenme etkileşimlerinin bir ürünüdür.
Gelişim ise süreçtir. Olgunlaşma ve öğrenme olmadan gelişim sağlanamaz.
İnsanların olgunlaşmasında müzik önemli yer
tutmaktadır. Çocukların, okul yaşantısıyla da desteklenen müziksel yaşantıları,
kendilerini müziksel işitme, müziksel söyleme, müziksel çalma ve müziksel
beğeni davranışlarıyla boyutlandırmaktadır.
Müzik hayatın içerisinde var olan ve dinamik bir yapı
gibi sürekli gelişen bir olgudur. Bizler, çocuklarımızı Müzik ile erken
yaşlarda tanıştırmalı ve mümkün olduğunca Müziğin insan yaşamanın ayrılmaz bir
parçası olduğunu unutmamalıyız.
Teknolojinin günümüze çok katkısı vardır. Bir çok
müzisyenler bu değişimden etkilenmiştir ve teknoloji müziğe çok büyük derecede
katkı sağlamıştır.
Son yıllarda müzik kaydı için oluşturulan stüdyolarda
büyük değişimler yaşandı. İlk müzik kayıt aleti olan Phonautograph ın
patenti, 25 Mart 1857 yılında Parisli Edouard-Leon Scott de Martinville tarafından
alındı. Alexander Graham Bell, 1874'te kendi Phonautograph ı ile çıkageldi. Bu
makine insan kulağının sesleri duyma yönteminin taklit edilmesiyle yapılmıştı. 1877'nin
sonuna doğru, Edison, Phonograph'ı icad etti. 1886'daysa Charles
Sumner Tainter ve Chichester Bell, Edison un phonograph'ını geliştirerek Graphophone'u
ortaya çıkardılar. 1924'te, insanlar mekanik kayıt araçları yerine Western
Electric Company'nin yeni teknolojisini kullanarak yeni kayıt cihazları
yaptılar. Bunlar, sesi daha gür ve cızırtısız kaydedebiliyorlardı. Bugünlerde
kullanılan manyetik kayıt, 1890'da Valdemar Pousen tarafından ortaya çıkarıldı.
Telgraphone da bu yeni sistemin ilk çocuğuydu. 1930'ların sonuna doğru, çok
uzun kayıtlar yapabilen ve çoğu koşulda çalışabilen Magnetophone, kayıt
aletleri piyasasını etkilemiştir.
İlk ortaya çıkan ses depoları, analog depolama
aygıtlarıydı. İlk başta Fonograf olarak ortaya çıkmışlar ve sonra manyetik
kullanılarak üretilmişlerdir. Sonra ortaya sayısal (dijital) depolar çıkmıştır.
Sayısal depolama aygıtları da iki şekilde çalışıyordu: Optik ve manyetik. Bu
yeni ses depoları, sadece boy küçülterek kullanım kolaylığı sağlamamış, aynı
zamanda müziğin paylaşımına yardımcı olmuştur.
Kategori:müzik
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)